29 Eylül 2012 Cumartesi

Farkındalık

Yazıma kendimi kabul ederek başlıyorum. Şu an buluduğum yeri kabul ediyorum, gün geçtikçe geliştiğimi kabul ediyorum. Yüce Allah’ın da yardımıyla daha nice öğreneceğim şeyler olduğunu kabul ediyorum. Hiçbir zaman çok şey bildiğimi iddia etmiyorum.Yazılarım inanç sahiplerine yönelik olacak,bu konu hariç seviyeli olması koşuluyla eleştirilerinizi de sevgiyle kabul ediyorum,benim için değerli olduğunuzu bilmenizi istiyorum. Farkındalığa 0’dan başladığımızı varsayarak gayet basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım.Faydalı olmak dileğiyle.
Lethe ( Ezgi Tetik)

1. Sahte Dünya ve Rollerimiz

Doğduğunuz günü düşünün. Bir çocuk dünyaya tamamen saflıkla gelir, o temizdir. Cennetin kokusuyla gelir. Tamamen özgürdür. Dünyaya uyum sağlamaya çalışır. Büyüdükçe çevreye olan duyarlılığı artar,olağanüstü bir şekilde doğaya ve hayvanlara hayrandır. Etrafını hayranlıkla izler. Çocuklarda farkındalık en yüksek seviyededir. En küçük ayrıntıları farkederler,meraklıdırlar sorular sorarlar. 

Fakat daha sonra ne olur? 

Kalıplar dayatılır çocuğa. Burda yazacaklarım belki bazılarınızı kızdıracak ama, en büyük kalıp anne ve babanın haklı olduğu,çocuğun onların dediğini yapmak durumunda bulunması kalıbıdır. Aslında herkes kendine göre haklıdır. Burda anne ve babanın amacı çocuğu korumak bile olsa onun isteklerini,kendi olmasını engellemeden sadece basit yönlendirmelerle olmalıdır. Çocuğun kendi başına bir birey olduğu unutulmamalıdır, Anne baba ve çocuk, hepsi birbirine eşittir. Ne Baba üstündür Anneden, ne de Anne ve baba çocuktan üstündür.

Burda değinmemiz gereken bir noktada kuşkusuz anne ve babanın deneyimlerinden çocuğun faydalanmasını istemeleridir. Fakat böyle bir şey mümkün değildir, herkes kendi deneyimlemeden öğrenemez. Verilen basit bir örnek vardır, sobanın sıcak olduğunu dokunmaması gerektiğini ne kadar da söyleseniz çocuk o sobaya dokunur, hatta sizin onu uyarmanız onda merak uyandırır. Eli yandıktan sonra bir daha sobaya yaklaşmaz bile.

Çocukta kurulan baskılara örnek vermek gerekirse; acıkmayan çocuğa yemek yedirmeye çalışmak veya doydum dedikten sonra tabağını bitirmesine zorlamak. Yada içinden koşup zıplamak gelen çocuğu çevredekiler rahatsız olmasın diye engellemeye çalışmak. Bunlar sadece birkaç basit örnek. Böyle böyle çocuk kendi istediği gibi değil ebeveynlerinin istediği gibi yaşamaya başlar. 
Daha sonra toplumsal kimlikler oturtulur çocuğa, ‘’öğrenci’’ olur bu sefer dinlemesi gereken bir öğretmen vardır,uyması gereken okul kuralları vardır. Öğretmenin dediği doğrudur. Daha sonra başka kalıplar girer araya Türksün,Müslümansın vb. Toplumun ahlak kurallarına uyması gerekir. Tüm bunların neticesinde birey bunlara uymazsa toplumdan dışlanacağını düşünür, ve bunları kabullenmeye başlar. Hatta genellikle çoğu insan sorgulamadan direk bu oyunun kurallarına uyar.

Bir’den gelen her bireyin kendine özgü nitelikleri vardır. Herkes farklıdır,farklılıklar birleşerek bir bütünü oluşturur. Farklılıklar birbirlerini tamamlar. Kadın ve erkek gibi düşünün. Fakat günümüz toplumlarında farklılıklar oluşmasın diye insanlar standart bir kalıba sokulur. Böylelikle onları yönetmek daha kolaydır.

Çoğu insanda hayatlarını bu yönde devam ettirir, hepsinin toplumsal bir rolü vardır, ailesi ve ailevi görevleri vardır,kariyer yapmak daha çok para kazanmak,daha güzel bir haya sürmek uğruna kendilerini unutup bu rollerine sıkıca sarılırlar, ve nasıl kapılıp gittiklerini anlamadan bu geçici hayatı terkederler..

Kaynak : Farkındalık Nedir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder